Feminist sanat, 1960'ların sonu ve 1970'lerin feminist hareketiyle ilişkili bir sanat kategorisidir. Feminist sanat, kadınların yaşamları boyunca deneyimledikleri toplumsal ve politik farklılıkları vurgular. Bu sanat biçiminden umut edilen kazanım, eşitliğe veya özgürlüğe yol açma umuduyla dünyaya olumlu ve anlayışlı bir değişiklik getirmektir.[1] Kullanılan medya, resim gibi geleneksel sanat biçimlerinden performans sanatı, kavramsal sanat, vücut sanatı, zanaatçılık, video, film ve lif sanatı gibi daha alışılmışın dışında yöntemlere kadar uzanmaktadır. Feminist sanat, yeni medyanın ve yeni bir bakış açısının dahil edilmesi yoluyla sanatın tanımını genişletmeye yönelik yenilikçi bir itici güç olarak hizmet etti.[2][3]
Tarihsel bağlamda, kadın sanatçılar var olduklarında büyük ölçüde karanlıkta kaldılar: Michelangelo veya Da Vinci eşdeğeri bir kadın yoktur.[4][5] Neden Büyük Kadın Sanatçılar Yoktur kitabında Linda Nochlin, "Suç yıldızlarımızda, hormonlarımızda, adet döngülerimizde veya boş iç alanlarımızda değil, kurumlarımızda ve eğitimimizdedir" yazmıştı.[4] Kadınların tarihsel olarak "çocuk bakma" rolü nedeniyle, çoğu kadın sanat yaratmaya zaman ayıramadı. Buna ek olarak, kadınların sanat okullarına girmesine nadiren izin verildi ve uygunsuzluk korkusuyla canlı çıplak çizim derslerine neredeyse hiç izin verilmedi.[4] Bu nedenle, sanatçı olan kadınlar, babaları veya amcaları tarafından eğitilmiş ve natürmort, manzara veya portre çalışması yapan, boş zamanları olan büyük ölçüde varlıklı kadınlardı. Örnekler arasında Anna Claypoole Peale ve Mary Cassatt sayılabilir.
Feminist sanat, her bireye göre farklı, farklı kişisel ve politik unsurlar içerdiğinden tanımlanması tartışmalı olabilir. Feminist bir sanatçı tarafından üretilen bütün eserler feminist sanat mıdır? Feminist olmayan bir sanatçı tarafından yapılan sanat feminist sanat olabilir mi? Lucy R. Lippard 1980'de feminist sanatın "ne bir stil ne de bir hareket olduğunu, bunun yerine bir değer sistemi, devrimci bir strateji, bir yaşam tarzı" olduğunu belirtti.[6] 1960'ların sonunda ortaya çıkan feminist sanat hareketi, 1960'ların öğrenci protestolarından, sivil haklar hareketinden ve ikinci dalga feminizmden ilham aldı. Cinsiyetçiliği ve ırkçılığı teşvik eden kurumları eleştiren farklı ırktan öğrenciler ve kadınlar, eşitsizliği tespit edip düzeltmeye çalıştılar. Kadın sanatçılar sanat dünyasındaki eşitsizliklere ışık tutmak için sanat eserlerini, protestolarını, kolektiflerini ve kadın sanat sicillerini kullandılar. Feminist sanatın ilk dalgası 19. yüzyılın ortalarında kuruldu. 1920'lerin başında Amerika'da kadının oy hakkını kazanmasıyla birlikte liberalleşme dalgası tüm dünyaya yayıldı. Feminist sanattaki yavaş ve kademeli değişim 1960'larda hız kazanmaya başladı.[7]