Liberal demokrasi veya Batı demokrasisi, temsilci demokratik bir hükûmet biçimi altında işleyen liberal siyasi bir ideolojinin birleşimidir. Birden fazla ayrı siyasi partinin katıldığı seçimler, hükûmetin farklı kollarına güçler ayrılığı, günlük yaşamda açık bir toplumun bir parçası olarak hukukun üstünlüğü, özel mülkiyetle piyasa ekonomisi, insan haklarının, medeni hakların, medeni özgürlüklerin ve siyasi özgürlüklerin eşit şekilde korunması gibi özelliklere sahiptir. Uygulamada sistemini tanımlamak için liberal demokrasiler genellikle hükûmetin yetkilerini belirleyen ve toplumsal sözleşmeyi güvence altına alan bir anayasaya başvururlar, bu anayasa ya kodifiye edilmiş ya da kodifiye edilmemiş olabilir. 20. yüzyılın ikinci yarısında genişleme döneminden sonra liberal demokrasi, dünyadaki yaygın bir siyasi sistem haline geldi.[1]
Makale serilerinden |
Demokrasi |
---|
Siyaset serisinin bir parçası |
Hükûmet biçimleri |
---|
Hükûmet biçimleri listesi Yönetim biçimlerine göre ülkeler listesi |
Liberal demokrasi farklı ve karmaşık anayasal formlar alabilir: bir anayasal monarşi (Avustralya, Belçika, Kanada, Japonya, Norveç, İspanya ve Birleşik Krallık) veya bir cumhuriyet (Fransa, Hindistan, Brezilya, İrlanda, Amerika Birleşik Devletleri) olabilir. Bir parlamento sistemi (Avustralya, Kanada, Hindistan, İrlanda, Birleşik Krallık), bir başkanlık sistemi (Endonezya, Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri) veya yarı başkanlık sistemi (Fransa) olabilir.[2]
Liberal demokrasiler genellikle evrensel oy hakkına sahiptir, yani etnik köken, cinsiyet, mülkiyet sahipliği, ırk, yaş, cinsel yönelim, cinsiyet, gelir, sosyal statü veya din gibi faktörlere bakılmaksızın tüm yetişkin vatandaşlara oy hakkı tanır. Bununla birlikte, tarihsel olarak bazı liberal demokrasi olarak kabul edilen ülkeler daha sınırlı bir seçim hakkına sahip olmuştur. Hatta günümüzde bazı liberal demokrasi olarak kabul edilen ülkeler, gerçek anlamda evrensel oy hakkına sahip değildir. Örneğin, Birleşik Krallık'ta uzun hapis cezaları alan kişiler oy kullanamazlar ve bu politika, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından insan hakları ihlali olarak değerlendirilmiştir.[3] Benzer bir politika aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nde de uygulanmaktadır. Coppedge ve Reinicke'nin bir araştırmasına göre, en az %85 oranında demokrasiler evrensel oy hakkını sağlamaktadır. Birçok ülke, insanların oy kullanmadan önce pozitif kimlik tespiti yapmasını gerektirmektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde eyaletlerin üçte ikisi vatandaşlardan oy kullanmak için kimlik ibraz etmelerini talep etmektedir ve aynı zamanda ücretsiz devlet kimlik kartları da sağlamaktadır. Seçimlerle alınan kararlar, tüm vatandaşlar tarafından değil, seçmenlerin üyeleri olan ve oy kullanarak katılmayı seçenler tarafından yapılır.[4][5][6]
Liberal demokratik anayasa, devletin demokratik karakterini tanımlar. Bir anayasanın amacı genellikle hükûmetin yetkilerine sınırlama getirmektir. Liberal demokrasi, yetim bir yargı sistemi ve hükûmetin kolları arasında denge ve denetleme mekanizmaları üzerinde durur. En az iki kalıcı, yaşayabilir siyasi partinin olduğu çoklu parti sistemleri liberal demokrasilerin özellikleridir. Avrupa'da, liberal demokrasilerin bir Rechtsstaat, yani hukukun üstünlüğü prensibini takip eden bir devlet olmasının önemi vurgulanmaktadır. Hükûmet yetkisi, yazılı olarak belirlenen, kamuoyuna açıklanan kanunlara uygun olarak meşru olarak kullanılır ve belirlenen prosedüre uygun olarak kabul edilir ve uygulanır. Birçok demokrasi, kötüye kullanımı önlemek ve halkın katılımını artırmak için federalizmi, dikey yetkilerin ayrışması olarak da bilinen bir sistem kullanır ve yönetim yetkilerini yerel, bölgesel ve ulusal hükûmetler arasında böler (örneğin Almanya, federal hükûmetin temel yasama sorumluluklarını üstlendiği ve birleşik Länder'in birçok yürütme görevini üstlendiği bir sistem).[kaynak belirtilmeli]