Max Weber | |
---|---|
Tam adı | Karl Emil Maximilian Weber |
Doğumu | 21 Nisan 1864 Erfurt, Prusya Krallığı |
Ölümü | 14 Haziran 1920 (56 yaşında) Münih, Bavyera, Weimar Cumhuriyeti İspanyol gribi nedeniyle Zatürre |
Alma mater | |
Okulu | |
İlgi alanları | Felsefe, sosyoloji, ekonomi, politika |
Önemli eser | Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu |
İmzası |
Max Weber (21 Nisan 1864 - 14 Haziran 1920), Alman düşünür, sosyolog ve ekonomi politik uzmanı. Modern antipozitivistik toplumbilimi incelemesinin öncüsü olduğu düşünülür. Sosyolojiyi yöntem bilimsel olgunluğa eriştirmiştir.
Weber, siyaset sosyolojisi ve eğitim sosyolojisi alanında yaptığı araştırmalarıyla da tanınır. Marx'ın sınıf temelli çözümlemelerinin yerine statü kavramını getirmiştir. Bürokrasi üzerine çalışmalarıyla tanınır.
Max Weber, sosyoloji alanında dönüştürücü bir figür olarak kabul edilir. Çalışmaları, modern toplumların gelişimini anlamak için rasyonelleşme, sekülerleşme ve dünyanın büyüsünün bozulması gibi süreçleri merkeze koyar.[1] Weber, bu süreçlerin kapitalizmin ve modernitenin yükselişiyle nasıl iç içe geçtiğini inceledi ve bu bağlantıları "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu" adlı eserinde detaylı bir şekilde ele aldı. Bu çalışmada, Weber, pazar odaklı kapitalizmin ve Batı'daki rasyonel-legal sistemlerin yükselişinde ascetik Protestanlığın oynadığı rolü vurguladı. Bu analiz, daha sonra Çin, Hindistan ve antik Yahudi dinlerini de kapsayan geniş kapsamlı dünya dinleri çalışmalarının temelini oluşturdu.[2]
Weber aynı zamanda devleti şiddet tekelinde tanımlayan ve sosyal otoriteyi karizmatik, geleneksel ve rasyonel-legal olmak üzere üç kategoriye ayıran teorileriyle tanınır. Metodolojik antipozitivizmi savunan Weber, sosyal eylemlerin sadece ampirik değil, aynı zamanda yorumlayıcı yöntemlerle de incelenmesi gerektiğini öne sürdü. Ekonomik sosyoloji, siyasi sosyoloji ve din sosyolojisi gibi alanlarda önemli katkılarda bulundu.
Weber'in ölümünden sonra, çalışmalarının etkisi, Weimar Cumhuriyeti'nin siyasi karışıklığı ve Nazi Almanyası'nın yükselişi sırasında azaldı. Ancak, II. Dünya Savaşı sonrasında, Talcott Parsons öncülüğünde yapısal işlevselcilik alanında kullanılan çalışmaları sayesinde tekrar ilgi çekti. Yirminci yüzyılın sonlarına doğru, Weber'in eserlerinin çevirilerinin ve bilimsel yorumlarının artmasıyla beraber ünü de arttı. Marx ve Durkheim ile birlikte sosyolojinin kurucu babalarından biri olarak kabul edilen Weber, sosyal bilimlerin gelişimindeki merkezi figürlerden biri olarak görülmektedir.