Vitalizm veya Dirimselcilik, ilke olarak hem ruhtan hem de organizmadan ayrı bir hayatı kabul eden fizyolojik öğreti. Bu görüş, bütün uzvi aksiyonları kapsar.
Dirimselcilik bir yandan animizme ve özellikle ruh ile beden arasında aracı bir güç kabul ettiği için Van Helmont'un animizmine, öte yandan da, tekçiliğe veya biyolojik monizme bağlanır. Zira hayati kuvvet, ne mutlaka akla uygun ne de mutlaka ölümsüzdür; böylece tabiatın diğer güçleri ile aynı değerde sayılabilir, ilk dirimselciler Pythagoras ve Aristoteles olmuştur. Ama bu görüş, en mükemmel ifadesini, Montpellier okulunda ve özellikle, Barthez'de buldu.[1]
Barthez'e göre, hayati olaylar, canlıların dışında, benzerine rastlanmayan bir gücün sonuçlarıdır. Bu fikirler, Bichat, Cuvier, Johannes Müller gibi birçok fizyolojist tarafından kabul edilmiştir. Hattâ bugün bile, bu fikirleri tutanlar vardır.
Legallois tarafından soğancığın rolünün keşfi, ayrıca eski hekimlerin pek sevdikleri hayati sacayağı, yani hayatın üç kaynağı kavramı hayat merkezleri konusunda bir kesinliğe varılmasına yol açtı, böylece hayata nesnel bir varlık verilmiş olduğu sanıldı. Fakat, çok geçmeden, özellikle Bichat'nın etkisiyle, hayatın tek bir merkezde bulunduğu varsayımı önemini kaybetti, öyle ki, dirimselcilik, Rostan'ın örgencilik nazariyesiyle aynı şey oldu. Bu görüş de, daha sonraki buluşların etkisiyle yeni dirimselcilik görüşüne yol açtı. Yeni dirimselcilikten bugün yalnız yön fikri kalmıştır.